BAKARA SURESİ -14
 Sakın  dünya  hayatı  sizi  aldatmasın  ve  şeytan,  Allah’ın  affına  güvendirerek  sizi  kandırmasın.”  Bu  ve  benzeri  ayetler,  Kuran’ın  sayfalarını  doldursun  diye  gelmemiştir. İnsanları yanlış inançlarından uyarmak için ikaz ve uyarıdır.  Kim  neyin  inadını  savunuyor  ve  ayak  diriyor,  Allah’a  rağmen  din  koyuyor.          Şefaatle  ilgili,  sorulara  biz  değil,  Allah,  Kuranda  cevap  veriyor,  şimdi  bu  ayetleri  beraber  görelim.  Birileri  çıkmış,  şefaat  var  diyor,  onları  takip  edenlerde   bunların  deyip,  söyledikleri  doğru mu,  yanlış mı  demeden,  onlarda  evet  şefaat  var  diyor  ve  şirkin  içinde  yüzdüklerinin  farkında  bile  değiller.  39/Zümer  43  “Yoksa  onlar/insanlar,  Allah’ın  yanında  başka  şefaatçiler mi  edindiler?  De ki:  O  şefaatçiler  hiçbir  şeye  güç  yetiremezler  ve  akıl  erdiremezlerse de mi  şefaatçi  edineceksiniz? “  Allah,  ayette,  Allah’tan  başka,  Allah’ın  yanında  şefaatçiler mi  edindiler  diye  sorup,  o  şefaatçi  edindikleriniz,  Allah  gibi  biliyorlar mı,  güçleri  yetiyor mu,  akıl  erdirebiliyorlar mı  bunu  onlar  yapamaz  bu  şefaat  yetkisi  sadece  ve  yalnız  bana  aittir,  eğer  benim  bu  sıfatımı  şefaatçi  edindiklerinize de  verir  ve  bunlar  bize  şefaat  edecek  diye  inanırsanız,  o  zaman  müşriklerin  dediğini  demiş  olursunuz  bu  olmaz  ve  ben  kabul  etmem  diye  uyarıyor.  Nasıl  uyarıyor,  bakalım  39/Zümer  44  “De ki:  Bütün  şefaat  sadece  ve  yalnız  Allah’ındır.  Göklerin ve yerin hükümranlığı  Allah’ındır,  sonra  Allah’a döndürüleceksiniz.”    Ayette,  parça  değil,  bütün  şefaatin  yalnız  ve  sadece  Allah’a  ait  olduğunu,  bir  parçasını  peygamberlere,  bir  parçasını  meleklere,  bir  parçasını,  veli,  evliya,  yatır,  şeyh,  şehit  ve  bunlar  gibilere  vermedim,  tümden  bana  aittir  diye  bu  ayetle  uyarıyor,  ikazını  yapıyor.  39/Zümer  45  “Allah,  tek  olarak  anıldığı  zaman,  ahrete  inanmayanların  içlerini  sıkıntı  basar.  Ama,  Allah’tan,  başkaları da  anıldığı  zaman  hemen  yüzleri  güler.”  Bu  şefaat  iddiasını  zaten  müşrikler  söyleyip  iddia  ediyor,    10/Yunus  18  “Onlar/insanlar,  Allah’ın  yanında  kendilerine  ne  zarar,  ne de  fayda  verebilecek  şeylere  inanıp  tapıyorlar  ve  bunlar,  Allah  yanında  bizim  şefaatçilerimizdir  diyorlar.  De ki:  Siz,  Allah’a,  göklerde  ve  yede  bilemeyeceği  bir  şeyi mi  haber  veriyorsunuz.  Haşa,  Allah,  onların  ortak  koştuklarından  uzak  ve  yücedir.”  Bu  şefaat  bekledikleriniz  yaratılmış  kullardır,  bunların  kendilerine  faydası  olmaz  ki,  size  faydaları  olsun.  Bir de,  Allah,  göklerde  ve  yerdekileri  bildiğini,  ancak  göklerde  ve  yerde  böyle  bir  bilginin  olmadığını,  bunu  nereden  çıkartıyorsunuz  bunun  aslı  yoktur  diyor.  32/Secde  4  “Gökleri,  yeri  ve  bunların  arasındakileri  altı  aşamada/devirde  yaratan,  sonra da  arşa  hakim  olan  Allah’tır. Allah’tan  başka  ne  bir  veli/dost  ne de  şefaatçiniz  vardır,  artık  düşünüp  öğüt almaz mısınız? “ 7/Araf  53  “…Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki,  bize  şefaat  etsinler,yahut dünyaya  geri dönmemiz mümkün mü ki,  yapmış  olduğumuz yanlış amellerden(şefaat inancı) başkasını/doğrusun  yapalım…”
Sakın  dünya  hayatı  sizi  aldatmasın  ve  şeytan,  Allah’ın  affına  güvendirerek  sizi  kandırmasın.”  Bu  ve  benzeri  ayetler,  Kuran’ın  sayfalarını  doldursun  diye  gelmemiştir. İnsanları yanlış inançlarından uyarmak için ikaz ve uyarıdır.  Kim  neyin  inadını  savunuyor  ve  ayak  diriyor,  Allah’a  rağmen  din  koyuyor.          Şefaatle  ilgili,  sorulara  biz  değil,  Allah,  Kuranda  cevap  veriyor,  şimdi  bu  ayetleri  beraber  görelim.  Birileri  çıkmış,  şefaat  var  diyor,  onları  takip  edenlerde   bunların  deyip,  söyledikleri  doğru mu,  yanlış mı  demeden,  onlarda  evet  şefaat  var  diyor  ve  şirkin  içinde  yüzdüklerinin  farkında  bile  değiller.  39/Zümer  43  “Yoksa  onlar/insanlar,  Allah’ın  yanında  başka  şefaatçiler mi  edindiler?  De ki:  O  şefaatçiler  hiçbir  şeye  güç  yetiremezler  ve  akıl  erdiremezlerse de mi  şefaatçi  edineceksiniz? “  Allah,  ayette,  Allah’tan  başka,  Allah’ın  yanında  şefaatçiler mi  edindiler  diye  sorup,  o  şefaatçi  edindikleriniz,  Allah  gibi  biliyorlar mı,  güçleri  yetiyor mu,  akıl  erdirebiliyorlar mı  bunu  onlar  yapamaz  bu  şefaat  yetkisi  sadece  ve  yalnız  bana  aittir,  eğer  benim  bu  sıfatımı  şefaatçi  edindiklerinize de  verir  ve  bunlar  bize  şefaat  edecek  diye  inanırsanız,  o  zaman  müşriklerin  dediğini  demiş  olursunuz  bu  olmaz  ve  ben  kabul  etmem  diye  uyarıyor.  Nasıl  uyarıyor,  bakalım  39/Zümer  44  “De ki:  Bütün  şefaat  sadece  ve  yalnız  Allah’ındır.  Göklerin ve yerin hükümranlığı  Allah’ındır,  sonra  Allah’a döndürüleceksiniz.”    Ayette,  parça  değil,  bütün  şefaatin  yalnız  ve  sadece  Allah’a  ait  olduğunu,  bir  parçasını  peygamberlere,  bir  parçasını  meleklere,  bir  parçasını,  veli,  evliya,  yatır,  şeyh,  şehit  ve  bunlar  gibilere  vermedim,  tümden  bana  aittir  diye  bu  ayetle  uyarıyor,  ikazını  yapıyor.  39/Zümer  45  “Allah,  tek  olarak  anıldığı  zaman,  ahrete  inanmayanların  içlerini  sıkıntı  basar.  Ama,  Allah’tan,  başkaları da  anıldığı  zaman  hemen  yüzleri  güler.”  Bu  şefaat  iddiasını  zaten  müşrikler  söyleyip  iddia  ediyor,    10/Yunus  18  “Onlar/insanlar,  Allah’ın  yanında  kendilerine  ne  zarar,  ne de  fayda  verebilecek  şeylere  inanıp  tapıyorlar  ve  bunlar,  Allah  yanında  bizim  şefaatçilerimizdir  diyorlar.  De ki:  Siz,  Allah’a,  göklerde  ve  yede  bilemeyeceği  bir  şeyi mi  haber  veriyorsunuz.  Haşa,  Allah,  onların  ortak  koştuklarından  uzak  ve  yücedir.”  Bu  şefaat  bekledikleriniz  yaratılmış  kullardır,  bunların  kendilerine  faydası  olmaz  ki,  size  faydaları  olsun.  Bir de,  Allah,  göklerde  ve  yerdekileri  bildiğini,  ancak  göklerde  ve  yerde  böyle  bir  bilginin  olmadığını,  bunu  nereden  çıkartıyorsunuz  bunun  aslı  yoktur  diyor.  32/Secde  4  “Gökleri,  yeri  ve  bunların  arasındakileri  altı  aşamada/devirde  yaratan,  sonra da  arşa  hakim  olan  Allah’tır. Allah’tan  başka  ne  bir  veli/dost  ne de  şefaatçiniz  vardır,  artık  düşünüp  öğüt almaz mısınız? “ 7/Araf  53  “…Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki,  bize  şefaat  etsinler,yahut dünyaya  geri dönmemiz mümkün mü ki,  yapmış  olduğumuz yanlış amellerden(şefaat inancı) başkasını/doğrusun  yapalım…”
Bakara 48.inci ayetle ilgili diğer bazı ayetler şu şekilde insanlığı uyarıyor. 2/Bakara 123 “Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye ŞEFAAT fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da göremezler.” Ayette çok ve açık bir anlatımla şefaatin hiç kimseye fayda vermeyeceğini Allah açıklıyor. 2/Bakara 254 “Ey iman edenler, içinde artık ne bir alışverişin, ne de dostluk ve kayırmanın bulunmayacağı, ne de bir şefaatin olmayacağı kıyamet gününden önce size verdiğimiz şeylerden/rızıklardan hayır yolunda/Allah rızası için harcayın. Gerçekleri inkar edenler elbette zalimlerdir.” 2/Bakara 255 “…Allah’ın izni olmadan, Allah’ın katında/yanında kim şefaat edebilir. Allah, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir…” yine ayetler devam ediyor, 6/Enam 51 “Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kuran ile uyar, onlar için Rablerinin yanında ne bir veli/dost ne de bir aracı vardır, belki sakınırsınız.” 6/Enam 70 “…Allah’ın yanında, Allah’tan başka ne bir veli/dost nede bir şefaatçi vardır…” 74/Müddessir 48, 6/Enam 94 “…Dünyada size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız, Allah’ın yanında şefaatçi sandığınız o şefaatçilerinizi de yanınızda göremeyeceksiniz…” 7/Araf 53 “…Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler, şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki, bize şefaat etsinler veya dünyaya geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz yanlış amellerden başkasını/doğrusunu yapalım…” 26/Şuara 100 “Şimdi artık bizim şefaatçimiz yok.” 30/Rum 13 “Ortak koştuklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar ortak koştuklarını da inkar edeceklerdir.” Allah’ın bu kadar uyarı ve ikazına rağmen, hala birileri kalkıp şefaat var diye nara atacak, Allah ile ayaklaşacak ve saf Müslümanları tuzaklarına düşürecekler. Saf Müslümanlar da Allah’a ve kitabı Kuran’a teslim olmayıp, bu sahte ilahlara/ortak koşuculara iradelerini teslim edecekler ama, pişmanlığın ahrette hiç mi hiç faydası olmayacak, ahrette en zararlı ve zalim olarak Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. İnsanları kandırmak için, Allah şefaat izni verdi diye ayetleri tahrif edip insanları şer tuzaklarına düşürmektedirler. 29/Ankebut 41 “Allah’ın yanında, başka evliya edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. örümcek bir yuva yapar, halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır, keşke bilselerdi.” Allah’tan başkalarını, şefaatçi edinenler, çürük bir ipe, sarılmışlar Allah dışında, şefaat tutamağına sarılanların ellerine hiçbir şey geçmeyecektir. Bakara 47 den 93. Ayete kadar, Yahudilerin çeşitli hilelerinden ve yaptıkları sapık inançtan dolayı uyarı göndermiş ve özelde Yahudilere, genelde de bütün insanlığa bunların yaptıkları yanlış, sizlerde bunların yaptığı gibi hurafe ve batıl/yanlış inanç sistemlerini benimseyip din edinmeyin diye uyarmaktadır. Mesela, 2/Bakara 53 “Doğru yolu bulasınız diye Musa’ya kitabı/Tevrat’ı hak ile batılı ayıran hükümleri verdik.” Ayette Furkan’ı verdik buyuruyor Allah, Furkan, gönderilen tüm vahyin/kitapların genel adıdır. Bakara 185 “İnsanlara yol gösterici, doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ın/Furkan’ın indirildiği aydır…” yine, 3/Ali İmran 3, 4 “Allah, sana kitap’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirmiştir.
Daha öncede insanlara doğru yolu göstermek üzere, Tevrat ile İncili ve Furkan’ı indirmiştir…” 10/Yunus 57 “Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” Bütün, Furkan’lar/kitaplar, insanlığı doğru ile eğriyi, hak ile batılı, ayırmak için, Allah tarafından gönderilmiş ve bahane üretemesinler diye delil olarak verilmiştir. Bakara 59 “Fakat zalimler kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler, bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.” 6/Enam 115 “Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. Allah’ın, sözlerini değiştirecek kimse yoktur, Allah işiten ve bilendir.” 10/Yunus 15 Onlara/insanlara ayetlerimiz açık, açık okunduğu zaman bize kavuşmayı beklemeyenler, ya bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir dediler. De ki: O’nu/Kuran’ı kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahiy olunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.” Uyarılar devam ediyor, Bakara 60 “…Onlara/İnsanlara, Allah’ın rızkından yiyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin dedik.” Bakara 75 “…İnsanlardan bir zümre, Allah’ın kelamını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile, bile onu tahrif ederlerdi.” Bakara 78 “İçlerinde bir takım ümmiler vardır ki, kitabı bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.” Bakara 79 “Elleriyle bir kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için, bu Allah katındandır diyenlere yazıklar olsun. Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların. Kazandıklarından ötürü vay haline onların.” Bakara 85 “…Yoksa siz kitap’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz.”
2/Bakara 102 “Şeytanların, Süleyman’ın hükümranlığı aleyhine uydurup söyledikleri şeylere uydular. Halbuki Süleyman küfretmemişti asıl şeytanlar sihri Babilli iki güç sahibine, Harut ve Marut isimli kişiden öğrendiklerini iddia ettiler. Halbuki, o ikisi baksanıza biz Babil esaretiyle sınanmaktayız, sakın küfre sapmayın demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Buna rağmen, öğrenmek isteyenler bu iki güç sahibinden, kişiyle hanımının arasını bozacak şeyleri öğreniyorlardı. Gerçi Allah’ın izni olmadıkça bu öğrendikleriyle hiç kimseye zararlı olamazlardı. Onlar ise, kendilerine, fayda değil zarar verecek şeyleri öğrenirlerdi. Şüphesiz onlar, bunu satın alan kimselerin ahrette nasibi olmadığını biliyorlardı. Keşke kendilerini ne kötü bir şey karşılığı satmış olduklarını bilebilselerdi.” Ayetten, Hz. Süleyman’a iktidarını devirmek için gizli teşkilatlar kurup komplo hazırladıkları ve Süleyman’ı büyücü ilan ediyorlar. Harut ve Marut’un iki melik/Kral/yönetici önde gelen kişiler olduğu ayet iyice okunup anlaşılmaya çalışılınca anlaşılıyor. Hatta, şöyle de bir nakil yapılmaktadır, o dönemin yaşamış halkından Keldaniler, gök cisimlerine inanıyorlar, inançlarına göre ölen Salih/iyi kişilerin göğe yükselip ışık saçtıklarına inanıyorlar onlara göre bu iki gök cismi (Harut ve Marut ) bir zamanlar yaşamış Salih ve iyi kişilermiş, sihri bu iki kişi icat etmişler diye inanmışlardır.



















