BİR İNSANI NASIL RAB EDİNİRİZ
 Bu  sorunun  cevabını  Allah  Kuran’da  şöyle  veriyor.  Pek  çok  ayette  geçen  mindunillah  ifadesi,  şöyle  uyarıyor,  Allah’ın  yanında  ama  Allahtan  daha  aşağı  mertebede  olmak  şartıyla  başka  varlıkları  Allah’ın  yanında  Allah’a  eş  ortak  koşulmasıdır.  3/ Ali İmran  64. “ De ki:  Ey  ehli  kitap!  Sizinle  bizim  aramızda  müşterek  olan  bir  söze/ilkeye  geliniz.  Allah’tan  başkasına  tapmayalım,  O’na  hiçbir  şeyi  eş  tutmayalım  ve  Allah’ın  yanında  kimimiz  kimimizi  ilahlaştırmasın.  Eğer  onlar  yine  yüz  çevirirlerse/saparlarsa  işte  o  zaman,  şahit  olunki  biz  Müslümanlarız  deyiniz.”  Kurana  ve  İslam  tarihine  baktığımızda  bütün  müşriklerin  Allah’ı  inkar  ettiklerini  görmüyoruz,  aksine  Allah’a  inandıklarını  öğreniyoruz  ve  Allah’ı  ortak  koştukları  şeylerin  zirvesine/tepesine  koyuyorlar.  Müslümanlarda gerek  ölmüş,  gerekse  yaşayan  bir  alimi,  ulemayı,  şeyhi,  sevilen  kişileri  veya  yatırları,  güya  masum  bir  anlayışla  onlara  saygıda  aşırılık  gösterip,  onlar  yanılmaz,  hata  yapmaz,  her  şeyi  bilirler,  ölmüş  olsalar da  görürler,  bütün  problemleri hatasız  çözmüşler,  gibi,  daha  Allah’a  ait  pek  çok  sıfatı  ve  yetkiyi  onlarda da  var  diye  inandık  ve  inandırıldık,  hala da  inandırılmaya  çalışılıyor.
Bu  sorunun  cevabını  Allah  Kuran’da  şöyle  veriyor.  Pek  çok  ayette  geçen  mindunillah  ifadesi,  şöyle  uyarıyor,  Allah’ın  yanında  ama  Allahtan  daha  aşağı  mertebede  olmak  şartıyla  başka  varlıkları  Allah’ın  yanında  Allah’a  eş  ortak  koşulmasıdır.  3/ Ali İmran  64. “ De ki:  Ey  ehli  kitap!  Sizinle  bizim  aramızda  müşterek  olan  bir  söze/ilkeye  geliniz.  Allah’tan  başkasına  tapmayalım,  O’na  hiçbir  şeyi  eş  tutmayalım  ve  Allah’ın  yanında  kimimiz  kimimizi  ilahlaştırmasın.  Eğer  onlar  yine  yüz  çevirirlerse/saparlarsa  işte  o  zaman,  şahit  olunki  biz  Müslümanlarız  deyiniz.”  Kurana  ve  İslam  tarihine  baktığımızda  bütün  müşriklerin  Allah’ı  inkar  ettiklerini  görmüyoruz,  aksine  Allah’a  inandıklarını  öğreniyoruz  ve  Allah’ı  ortak  koştukları  şeylerin  zirvesine/tepesine  koyuyorlar.  Müslümanlarda gerek  ölmüş,  gerekse  yaşayan  bir  alimi,  ulemayı,  şeyhi,  sevilen  kişileri  veya  yatırları,  güya  masum  bir  anlayışla  onlara  saygıda  aşırılık  gösterip,  onlar  yanılmaz,  hata  yapmaz,  her  şeyi  bilirler,  ölmüş  olsalar da  görürler,  bütün  problemleri hatasız  çözmüşler,  gibi,  daha  Allah’a  ait  pek  çok  sıfatı  ve  yetkiyi  onlarda da  var  diye  inandık  ve  inandırıldık,  hala da  inandırılmaya  çalışılıyor.
3/Ali İmran 78, “Ehli kitaptan bir gurup, okuduklarını/söylediklerini kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki, okudukları Kitaptan değildir, söyledikleri Allah katından olmadığı halde, bu Allah katındandır derler. Onlar bile, bile Allah’a iftira ediyorlar.” 3/Ali İmran 79, “Hiç bir insanın, Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve Peygamberlik vermesinden sonra insanlara, Allah’ın yanında bana da kul olun benim sözümü din edinin demesi mümkün değildir. Bilakis şöyle demesi lazım okumakta/okutmakta ve öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbine halis hular olunuz.” 3/Ali İmran 80, “Ve size, melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin diye de emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size hiç kafirliği emreder mi? “ Burada anlayacağımız, beşerin sözünü ve fetvasını Allah’ın ve Kuran’ın önüne koymalarıdır. Din adına alim ve ulemanın, mezheplerin, tarikatların görüşleri din olarak anlatılıyor, bir konuda ayet ne diyor ona göre söyleyelim yerine, hangi mezhebe, hangi tarikata ve ya hangi hadise (uydurma) göre antlım yapılıyor işte Allah’ın yanında yedek ilah edinmek bu ve benzerleridir. Allah’ın vasıflarını, sıfatlarını, hüküm koyuculuğunu, yaratılan varlıklarda da var zannedip onlarda yapar demektir.
#kemalyavuz



















